Yıllar önce San Francisco’da şehrin merkezinde bir ofisin şimdi koltuklarının rengini hatırlamadığım bir odasında terapistimle konuşuyorduk. Kim bilir hangi umudumu kaybettiğim anımda bana şöyle dedi: “Sen beni, sen umudunu kaybettiğinde senin için umut etmem için işe aldın. Ve ben şimdi senin için umudu tutuyorum.” Şimdi yıllar ve yaşlar sonra bu cümle hâlâ içimi ısıtır. Yıllar içinde en sevdiğim terapi tanımlarından biri olmuştur “birisi için umudu tutmak”.
O dönem ben stajımı bir hastanede yapıyordum. Terapistim de aynı hastanenin başka bir kampüsünde psikologluk yapıyordu. O yüzden bizim sürecimizde medikal metaforlar sık sık beliriyordu. O gün de umut serumu üzerine konuştuk. Bir umut serumu olsa, insan kendini umutsuz hissettiğinde bünyesine hızla umut verse… Sonra onu tasarladık. Ben de sana bu kitapta bir umut serumu bırakıyorum. Umutsuzluğa düştüğünde bünyene nüfuz etmesini ve seni ferahlatmasını tüm kalbimle diliyorum.
-SUZİ AMADO